Mahbus ne demek ?

Selin

New member
Mahbus Nedir? Karşılaştırmalı Bir Bakış

Herkese merhaba! Bugün, "mahbus" kelimesinin anlamını ve toplumsal bağlamdaki etkilerini derinlemesine incelemeyi hedefliyoruz. İster hukukla ilgilenin, ister dilin derinliklerine inmeyi seven biri olun, bu konu herkes için farklı açılardan oldukça ilginç. "Mahbus" terimiyle, cezaevine giren bir kişiyi tanımlamakla sınırlı kalmıyoruz. Bu terimi, özgürlüğü kısıtlanmış, hapsedilmiş birini tanımlayan bir kavram olarak ele alacağız. Gelin, bu terimi hem erkek hem de kadın perspektifinden inceleyerek, sosyal, psikolojik ve toplumsal etkilerini karşılaştıralım. Sizlerin de görüşlerinizi görmek isterim, bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Mahbus: Kavramın Hukuki ve Dilsel Boyutu

"Mahbus" kelimesi, Osmanlıca kökenli olup, günümüzde halk arasında "tutsak" veya "hapisteki kişi" anlamında kullanılmaktadır. Ancak dilsel bir bakış açısıyla, mahbus sadece fiziki anlamda hapis hayatını yaşayan birini değil, aynı zamanda toplumda çeşitli sebeplerle özgürlüğü kısıtlanmış insanları da ifade eder. Hukuki anlamda mahbus, cezai bir suçtan dolayı özgürlüğü kısıtlanmış kişiyi tanımlar. Türk Ceza Kanunu'na göre bir mahbus, bir suç işlediği için cezasını çeken kişidir ve bu kişiler, cezaevinde belirli bir süre boyunca toplumsal yaşamdan izole edilir.

Erkekler ve kadınlar bu durumu farklı açılardan ele alır. Erkeklerin bakış açısında, mahbus terimi genellikle suç ve ceza ile ilişkilendirilirken, kadınların perspektifinde özgürlükten mahrum kalmanın, toplumsal cinsiyet normlarıyla etkileşimi daha derin ve çok boyutludur.

Erkeklerin Objektif ve Veri Odaklı Bakışı

Erkeklerin mahbus kavramına genellikle daha objektif ve veri odaklı bir bakış açısıyla yaklaştığı söylenebilir. Ceza ve suç, erkeklerin özgürlüklerinin kısıtlanmasının başlıca nedenleri olarak kabul edilir. Cezaevlerinde erkeklerin oranı, kadınlara oranla çok daha yüksektir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, cezaevlerinde bulunan toplam mahbusların %93’ü erkektir. Bu oranın ardında yatan toplumsal ve biyolojik faktörleri daha derinlemesine incelediğimizde, erkeklerin daha fazla suç işleme eğiliminde olmalarının, toplumsal cinsiyet rollerine bağlı olarak şekillendiği söylenebilir. Bu durumu veri ve istatistiklerle desteklemek mümkündür. Ancak, burada kritik olan nokta, bu yüksek oranların yalnızca biyolojik ve psikolojik değil, aynı zamanda toplumsal yapının da etkisiyle şekillendiğidir.

Erkekler, cezaevini genellikle suçlarının bir sonucu olarak algılarlar. Cinsiyetlerine dayalı toplumsal beklentiler, erkeklerin suç işlemesine yönelik pek çok farklı yol açıcı faktör yaratır. Birçok araştırma, erkeklerin genç yaşlardan itibaren, güçlü ve bağımsız olma gibi toplumsal beklentilere göre şekillendirilmiş kimliklerle büyüdüğünü ve bu kimliklerin suç işleme oranını artırabileceğini öne sürmektedir.

Kadınların Duygusal ve Toplumsal Etkilere Dayalı Bakışı

Kadınların mahbus kavramına bakışı ise genellikle daha duygusal ve toplumsal etkilerle şekillenir. Kadınlar için mahpus olmak, yalnızca bir hapis cezası çekmek anlamına gelmez. Toplumsal rollerin ve cinsiyet normlarının etkisiyle, kadınların özgürlüklerini kaybetmeleri çok daha karmaşık bir boyut kazanır. Cezaevlerinde kadınların oranı, erkeklere kıyasla çok daha düşüktür. 2021 verilerine göre, Türkiye'deki cezaevlerinde toplam mahpusların %7’si kadındır. Bu düşük oran, kadınların suça karışma oranlarının daha düşük olduğu gerçeğinden kaynaklansa da, kadınların cezaevinde karşılaştığı toplumsal ve psikolojik zorlukları göz ardı etmemek gerekir.

Kadınların toplumsal rol beklentileri, özgürlüklerini kısıtlayan unsurlardır. Kadınlar genellikle daha çok aile bağlarına bağlı olarak yaşar ve toplumsal cinsiyet normlarına göre davranmaları beklenir. Bu nedenle, kadınlar cezaevine girdiğinde, toplumsal kabul ve aidiyet duygularını kaybederler. Çocuklarından, eşlerinden ve toplumdan kopan kadınlar, cezaevindeki deneyimlerini daha duygusal ve travmatik bir biçimde yaşarlar. Birçok kadın için, cezaevinde geçirilen zaman, sadece özgürlüğün kaybolması değil, aynı zamanda aile içindeki rolün ve kimliğin de kaybıdır.

Kadınların hapis yaşamı, psikolojik açıdan çok daha yıkıcı olabilir. Çoğu kadın için, mahpus olmak, sadece cezalandırılmak değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet rollerine uymama yüzünden dışlanma anlamına gelir. Bu durum, kadınların cezaevindeki deneyimlerini daha travmatik hale getirebilir. Örneğin, cezaevlerinde yalnızlık, depresyon, güvensizlik ve cinsel taciz gibi zorluklarla karşılaşan kadınların oranı erkeklere oranla daha yüksektir.

Sonuç ve Tartışma

Sonuç olarak, mahbus olmanın anlamı erkekler ve kadınlar için farklılık gösterir. Erkekler genellikle bu durumu suç ve ceza ile ilişkilendirirken, kadınlar toplumsal cinsiyet normları ve toplumsal kabul üzerinden deneyimlerini şekillendirir. Erkeklerin cezaevinde geçirdiği süre çoğu zaman toplumsal kimliklerini güçlendirirken, kadınlar için bu süre daha çok bir kimlik kaybı anlamına gelir.

Peki sizce mahbus olmanın toplumsal ve bireysel etkileri ne kadar fark eder? Erkeklerin ve kadınların cezaevindeki deneyimlerini nasıl daha iyi anlayabiliriz? Sizce bu farklı deneyimler, toplumsal yapıyı nasıl etkiler?

Bunlar, tartışılması gereken önemli sorular. Fikirlerinizi yorumlarda paylaşmanızı bekliyorum.