Sav nerenin ?

Optimist

New member
Sav Nerenin?

**Bir Kasaba, İki Farklı Dünyanın Hikayesi**

Selam arkadaşlar,

Bugün sizlere “Sav Nerenin?” diye soran bir hikaye anlatmak istiyorum. Belki de birçoğumuzun hayatında bir şekilde karşımıza çıkmış bir soru. Kimi zaman yolculuk ederken, kimi zaman da bir ilişkiyi çözmeye çalışırken… Bu, aslında bir yerin, bir kasabanın adı değil. Herkesin içinde var olan farklı düşünme biçimlerini temsil eden bir simge. Bakın, hikayemi dinleyin, belki de siz de fark edersiniz.

**Bir Kasaba, Bir Yolculuk**

Sav, küçük bir kasabaydı. Yolları taşlı, evleri eski, ama insanları samimi ve yardımseverdi. Herkes birbirini tanır, çoğu akrabaydı. Bir sabah, kasabanın dışındaki ormanın derinliklerinde yaşayan iki eski arkadaş, Eren ve Selin, uzun bir yürüyüşe çıkmaya karar verdi.

Eren, kasabanın en pratik ve çözüm odaklı adamıydı. Her sorun ona bir çözüm gibi görünür, her problem bir stratejiyle aşılacak gibi gelirdi. Eren’in aklına her zaman net, mantıklı düşünceler gelir; kararları hızlı ve kesindi. Eğer bir iş yapılması gerekiyorsa, onu bir an önce bitirirdi.

Selin ise tam tersiydi. Hayatına derin duygular ve empatiyle yaklaşan bir kadındı. Her şeyin, herkesin bir sebebi olduğuna inanır ve bir durumu, bir insanı anlamak için önce kalbini açardı. O, başkalarının hislerine ve ruh hallerine dikkat ederdi. Yeri geldiğinde bir çözüme değil, bir insanın yanında olabilmeye ihtiyacı olduğunu söylerdi.

**Yolda Bir Dönemeç**

Yol boyunca sohbet ederken, Eren birden durdu ve "Bu yolu biraz daha kısa sürede nasıl alırız?" diye sordu. Selin şaşkın bir şekilde ona bakarak "Eren, yolun keyfini çıkaralım. Burada zamanın bir önemi yok, sen neden sürekli hızlanmaya çalışıyorsun?" dedi. Eren, gözlerini hafifçe kısarak “Ama kasabaya geri dönmek için daha fazla vakit harcamamalıyız. Bizim hedefimiz var. Bu yolu kısa tutmamız gerek,” diye yanıtladı.

Selin, yavaşça gülümsedi ve “Ama belki de bu yolculuğun keyfini çıkararak daha çok şey öğrenebiliriz. Yolda karşılaştığımız şeylere göz atmalı, etrafımıza bakmalıyız.” dedi.

Eren, bir an düşünse de, hemen sonuca odaklanmıştı. “Ama yolculuk bittiğinde kasabaya vardığımızda, ne öğrendik? Hedefe ulaştık mı, yoksa vakit kaybettik mi?”

Selin, adımlarını hızlandırarak yanıt verdi: “Bazen neyi kazandığımızdan çok, neyi kaybettiğimizin farkına varmalıyız. Hedefin ne olduğunu, kasabaya döndüğünde değil, o yolda öğreniriz.”

**Sav Nerenin?**

Yolculukları devam ettikçe, ikisi de kasabaya doğru gitmekte ısrarcıydı ama her biri farklı bir yol izliyordu. Derin ormanda bir dönemece geldiler. Eren, hemen yönünü belirledi ve büyük bir hızla ilerlemeye başladı. Ancak Selin, yavaşça ormanın içinde bir şeylere göz attı, köklerin üzerindeki yosunları, kuşların uçuşunu, rüzgarın ağaçları nasıl salladığını fark etti.

Eren, Selin’in bu dikkatsizliği karşısında biraz sabırsızlandı. “Selin, bu kadar vakit kaybetmemeliyiz. Bizim yerimiz kasaba. Hedefimize ulaşmalıyız!”

Selin, başını çevirdi ve gözleriyle Eren’i yavaşça inceledi. “Eren, kasaba gerçekten önemli mi, yoksa kasabaya ulaşmak için bu yolu aceleyle geçmek mi? Yolda kaybettiğimiz ne var, hiç düşündün mü?”

Birkaç saniye sessizlik oldu. Eren, durup Selin’in bakışlarını anlamaya çalıştı. Bu, onun için alışılmadık bir soruydu. Bir şeylerin farkına vardı ama ne olduğunu bir türlü kavrayamıyordu. Selin ise yavaşça gülümsedi ve “Kasaba bir hedef olabilir, ama bu yol da bir şeyler anlatıyor. Belki burada geçirdiğimiz vakit, kasabaya vardığımızda daha fazla anlamlı olur.”

Eren, bu sözleri düşündü. Bir an için düşündüğü gibi, hızla kasabaya gitmenin tek başına yeterli olup olmayacağını sorgulamaya başladı. Yavaşça başını sallayarak, “Belki de haklısın. Ama yine de bir şeylerin varlığını göz ardı etmek…”

Selin, sözünü kesmeden, “Evet, göz ardı etmek. Ama bazen bazen hızla geçmek yerine, durup her şeyi hissetmek gerek.”

**Hikayenin Sonu mu?**

Sonunda, kasabaya vardılar. Ama bu defa Eren, yolda geçirdiği zamanın değerini fark etti. Hedefe ulaşmışlardı, ama artık Selin’in bakış açısını daha derinden anlamıştı. Sav Nerenin? sorusunun cevabı, sadece bir yerin adı değil, aslında insanların birbirine bakış açısını anlatan bir dersti. Eren ve Selin, farklı bakış açılarıyla birbirlerini daha iyi anlamışlardı.

Eren, kasabaya vardığında sadece hedefe ulaşmanın değil, yolculuğun kendisinin de önemli olduğunu fark etti. Selin, hayatı sadece hissetmekle değil, anlamakla da yaşamayı tercih ediyordu.

İşte bu, bazen erkeklerin çözüm odaklı düşüncelerinin ve kadınların empatik yaklaşımlarının birbirini nasıl tamamladığını gösteren bir hikaye oldu.